Ben Kendimi Sevmezsem Kimse Beni Sevemez mi Gerçekten?

Hemen hemen hepimizin ezbere bildiği, ilk duyduğumuzda kulağa özşefkat ve bilgelik ile işlenmiş kıymetli bir tavsiye gibi gelen bir cümle vardır: “Sen kendini sevmezsen, kimse seni sevemez.” Bu cümle bana mantıklı gelmekle beraber nedense hep altta yatan, sinsi bir cezalandırıcılık sezdirmiştir. Bireyin kendisini sevmesi içsel iyi oluşunu sağlayabilmesi, dışarıda da canlı ve çekici bir benlik imajı inşa edebilmesi için elbette çok önemlidir. Ayrıca karşımıza her zaman dengeli ve saygılı kişiler çıkmayacağından, kendi değerimizin bilincinde olmak sağlıklı sınırlar inşa edip kendimizi koruyabilmemizi sağlar. Dolayısıyla bu cümlenin doğruluğunu yadsıyamayız ancak altında yatan şartlı sevgi mesajını ve tutturulması yüksek standartları görmezden gelmemek gerekir.

Sağlıklı taraflarını bir yana koyduğumuzda, birisine “Sen kendini sevmezsen kimse seni sevemez” dediğimizde bu cümle şu şekilde de duyulabilir “Sevilmek için belli şartları karşılaman gerekir ve şu anki durumun gerçek ve samimi bir sevgiyi hak etmen için yeterli değil.” Kişinin mevcut haliyle sevilmek için yeterli olmaması, kendisinde tamir edilmesi gereken bir “kusur” olduğunu hissetmesi kusurluluk/utanç şeması ile açıklanır. Bu şemaya sahip bireyler Kusur’u o kadar derinden hissederler ki onu tarif ederken miras alınan, ruha işlenmiş, yaratılıştan gelen ve sadece kendilerinde bu derecede kötü şekilde nüksetmiş bir hastalık gibi anlatırlar. Tahmin edileceği gibi bu kadar şiddetli bir his peşinden utancı getirir ve birey kendisinde bulunduğunu düşündüğü kusurlardan utanarak belli alanlarda bulunmaktan, rekabet etmekten kaçınır. 

Kusurluluk şeması, genellikle  yüksek standartlar şeması ile kenetlidir ve bu iki şema aynı inançlardan beslenir. Bu şemaya yüksek düzeyde sahip bir kişi hemen hemen neyi başarırsa başarsın “eksik yapıyorum” ya da “daha iyisini yapabilirim” diye düşünür. Ulaşılan hedefler ya da zaten sahip olunan koşullar yeterli gelmez. “Bir yerde çalışmaya başladım ama herkes tarafından önemli bulunacak bir şirket değil. Daha iyi bir yere girmem lazım.”, “Erkek arkadaşım beni sevdiğini hissettiriyor ama yeterince sevseydi daha çok sevgi sözcüğü kullanmaz mıydı? Bir noktada bu sevgi yetmemeye başlayacak ve ayrılmam gerekecek.”

Bu iki şema beraber her alana uyarlanabilecek bir “Daha iyisine sahip olmalıyım ancak şu an daha iyisine layık olabileceğim standartları karşılamıyorum.O zamana kadar çalışmalı, kendimi geliştirmeliyim.” Mevcut halimizi sevmemizi, mutlu ve memnun olmamızı engelleyen şemalar ve inançları tanımayı öğrenmeli ve kendi iyi oluşumuz için mücadele etmeliyiz. Şemalar genellikle bakım verenlerimiz gibi hayatta bildiğimiz her şeyi bize öğreten, önemli izler bırakan figürler ve olaylara dair erken çocukluk yaşantılarımız üzerine kurulur. Özellikle uzun yıllardır güçlü şekilde benimsenmiş şemaların gerçeklikten uzak ve zararlı olduklarını fark etmek, sağlıklı bir yetişkin benlik inşa edebilmek oldukça zorlu bir süreç olabilir ancak unutmamalıyız ki hayat gerçekten kendimizle yürüdüğümüz bir yoldur ve her adımda, tam da o anki halimizle sevilmeye layık olabiliriz. İlerlemeye ve gelişmeye açık olmak; şimdiki benliğimizin yetersiz, değersiz olduğuna karar verip onu cezalandırmak değildir. 

KAYNAKLAR
Arntz, A., Jacob, G., & Soygüt Pekak, G. (2016). Uygulamada şema terapi: Şema mod yaklaşımına giriş rehberi. Nobel Akademik Yayıncılık.

Scroll to Top